Bölüm 256 : 1'e Karşı 3

Ter alnından damlarken, soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu. Bu sırada Charybdis, önceki yarasından kurtuldu. Rüzgârları güçlenerek, Jack'in kalan güçlerini kesen jilet gibi keskin rüzgârlar oluşturdu. Ölümsüzler, kağıt parçaları gibi parçalanarak çaresizce yere düştüler. Çağırdığı kasırga Jack'i sardı. Havaya kaldırıldı ve kemiklerini kıracak bir güçle yere çarptı. Jagaan, bir kükremeyle ölümsüz devden kurtuldu. Jack'in onu zayıflatmak için kullandığı debuff ortadan kayboldu ve Jagaan'ın gücü geri geldi. Sovereign tekrar saldırdı, bu sefer Jack'in kalan minyonlarını kolaylıkla ezip geçti. Jack, ağır nefes alıp vererek ayağa kalktı. Ölümsüz ordusu paramparça olmuştu ve kendi enerjisi hızla tükeniyordu. Charybdis yüzsüz kafasını alaycı bir şekilde eğdi. "Çok iyi gidiyordun," diye gülümsedi Sovereign. "Neden durdun?" Jack yumruklarını sıktı ve onlara öfkeyle baktı. Hiçbir uyarı vermeden elini yere vurdu. Gölge elementallerinden yaratılmış kara şimşekler, kaotik yaylar çizerek dışarıya doğru çatırdadı. Toprak titredi ve iskelet eller topraktan fışkırdı. Hayalet gibi, zırhlı savaşçılar, nekrotik enerjiyle sarılmış, etrafında bir falanks oluşturmak için yükseldi. Her hayalet, yoğunlaşmış karanlık elementallerle uğultu yapan eterik silahlar ve kalkanlar taşıyordu. "Sevimli. Onları parçalayalım." Charybdis güldü. Rüzgarların Efendisi, Jack ve hayalet ordusuna jilet gibi keskin hava bıçakları fırlattı. Jack elini kaldırdı ve taklit bir Yıldırım Bariyeri ortaya çıktı. Çatırdayan siyah şimşeklerden oluşan kubbe, rüzgâr saldırılarını emdi ve Charybdis'e enerji okları gönderdi. "Bu benim gücümü biraz aşıyor olabilir," dedi Jack, üç S-sınıfı hükümdarla savaşırken acı bir gülümsemeyle. Neo ve Apollo birbirlerine karşı durdular. Auraları parladı ve vahşi hayvanlar gibi çarpıştı. Neo, Apollo'nun başka numarası kalmadığını düşünürken, Apollo'nun gözleri parlamaya başladı ve derisinde çatlaklar belirdi. Çatlaklardan ışık sızmaya başladı. Neo geriye atladı. İçgüdüleri ona kaçmasını söylüyordu. "Çılgın herif, ne yapıyorsun? Kendini öldüreceksin," dedi Neo, dişlerini sıkarak. "İlahi Dönüşüm..." Apollo bulanık gözlerle ve boş bir sesle cevap verdi. Vücudundan yayılan parlaklık yoğunlaştı ve derisindeki çatlaklar genişledi. Havayı çarpıtan kavurucu bir ısı etrafında parladı. Ruhuyla senkronizasyonunu zorla artırdı. Neo'nun yüzü buruştu. Bu tekniği ve intihar riski taşıdığını fark etti. İlahi Dönüşüm. Gerçek Teknik Adı: Ruh Birleşimi. Bu teknik, kişinin Ruhu ile %100 senkronizasyona ulaşarak kullanılabilirdi. Kullanıcı, Ruhunun tüm gücünü serbest bırakabilir ve bu güçleri kullanabilirdi. İlahi Dönüşüm, kullanıcının gücünü kat kat artırıyordu. Ancak Apollo doğal senkronizasyonu beklemiyordu. Bunu zorla yapıyordu. Böyle bir pervasızlık, teknik etkinleşmeden önce onu öldürecekti. Aktivasyondan sağ kurtulsa bile, kısa süre sonra ölecekti. "Beni durdurmak için öleceksin!" "Evet." Apollo'nun cevabı sakin ve kararlıydı. Neo'nun yüzü buruştu. Apollo'nun fikrini değiştiremeyeceğini anladı. Apollo'ya saldırmadan önce, sanki bir süpernova gibi Apollo'dan güçlü bir şok dalgası patladı. Patlamanın gücü Neo'nun vücudunu geriye fırlattı. Sırtı bir ağaca çarptı ve ağaç çarpmanın şiddetiyle parçalandı. Apollo'yu saran ışık sönünce, görünüşü değişmişti. Apollo, savaş alanına inen eski bir tanrı gibi görünüyordu. Vücudu beyaz bir ışıkla parlıyordu ve porselen beyazı teninde erimiş nehirler gibi akan altın çatlaklar belirmişti. Yeni bölümleri empire'da okuyun Saçları sanki ağırlıksızmış gibi uçuyordu, saf altın renginde ve parlak. Gözleri, gözbebekleri olmayan yanan ışık havuzları gibiydi. İlahi enerjiden oluşan yaylar, etrafında oynak yılanlar gibi dans ediyordu. Apollo'nun etrafındaki sıcaklık dayanılmaz hale geldi. İlerledikçe adımlarının yanında alevler dans ediyordu, her adımında altındaki toprağı eritiyordu. Apollo elini kaldırdı ve arkasında ışık küreleri belirdi. Işık huzmeleri onlardan fırlayarak Neo'nun vücuduna çarptı. Neo dişlerini sıktı. Derisi kömürleşti ve vücudu erimeye başladı. Hareketleri yavaşladı. Isıyı ve acıyı görmezden gelse bile, Kutsal, Yaşam ve Işık Elementalleri bambaşka bir meseleydi. "Neo, vazgeç. Vücudun daha fazla dayanamaz," dedi Apollo. Neo, ayakta kalmak için Obitus'u destek olarak kullanmak zorunda kaldı. Yaralı bedeninden duman yükseliyordu. Nefesi düzensiz bir şekilde çıkıyordu. Yine de, vücudu yanarken bile sakinliğini korudu. "Sence... bu beni durdurmaya yeter mi?" Neo'nun vücudundan karanlık dalgalar yükseldi, bir tsunami gibi yayıldı ve etrafındaki alevleri söndürdü. Karanlık, baskıcı sıcağı yok ederken, sıcaklık azaldı. Neo kutsamayı etkinleştirdi. Son birkaç gün içinde, Ölüm'ü yaratamasa bile kutsamasının olması gerektiği gibi işlediğini doğrulamıştı. Sonsuz bir güç uzuvlarında yükseldi. Ama orada durmadı ve kutsamasının üçüncü aşamasını etkinleştirdi. Yenilenme. Yaraları imkansız bir hızla iyileşmeye başladı — yanmış derisi kendini onardı, nefes alışı düzeldi. Kane ile savaşta kaybettiği eli ve Jack'e verdiği parmağı birkaç saniye içinde yeniden çıktı. Apollo, Neo'nun gücündeki muazzam artışı hissedince gözleri fal taşı gibi açıldı. Neo'nun aurası o kadar güçlüydü ki, altındaki zemin çatladı. Neo dik durdu, vücudu eski haline dönmüştü ve korkutucu bir varlık yayıyordu. "Tek koz kartı olan sen değilsin," dedi. Apollo, Işık elementallerinden yapılmış silahlarla Neo'ya doğru bir saldırı daha başlattı. Ancak Neo'nun etrafındaki Karanlık, bir kalkan haline gelerek mermileri kolaylıkla emdi. Neo, öncekinden çok daha hızlı bir şekilde ileri atıldı. Karanlık enerjiyle kaplı kılıcını savurdu ve Apollo'nun parlayan yumruğuyla çarpıştı. Çarpışma savaş alanını sarsarak, ormanı parçalayan, ağaçları kökünden söken ve küçük alevleri söndüren bir şok dalgası yarattı. Her saniye yüzlerce saldırı değiş tokuş edildi. Apollo her vuruşunda, Neo'nun kutsaması yaraları saniyeler içinde iyileştirdi. Neo üstünlük sağlamış gibi görünüyordu. Ama bunun tam tersi olduğunu biliyordu. "Acele etmeliyim." Yukarıda parlayan Güneş, her geçen saniye Apollo'nun gücünü artırıyordu.