Bölüm 602 : Haberi Vermek (2)

"Mm. Ama meraktan soruyorum, bu kız nasıl biri? Seninle baloya gitmek istemiş, zevkli bir kız olmalı." Chris merakla sordu. Ken telefonuna uzandı ve fotoğrafı açmak üzereydi, ama annesi konuşmaya başladı. "Tatlım... Neden böyle bir şey soruyorsun?" Yuki ellerini beline koydu ve kocasına yargılayıcı bir ifadeyle baktı. Ancak bir saniye sonra telefonu Ken'den aldı ve fotoğrafa ilk bakan kişi oldu. Yüzü dondu, alnında aniden ter damlaları belirdi. "O... O çok güzel." Nötr bir ifade takınmaya çalışarak mırıldandı. Chris, karısının sözlerini duyunca yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme belirdi. "Tam düşündüğüm gibi, tıpkı babası gibi." diye içinden söyledi ve Yuki'nin elindeki telefonu almaya uzandı. Ancak telefonu alıp fotoğrafa baktığında, Chris telefonu hemen düşürmek üzereydi. Karısına baktı ve ancak o anda yalanının izlerini fark etti. Sonra, oğluna bakmadan telefonu ona geri attı. "Ahem... Sen gidip Ai ile konuş, bu durumu bilmeye hakkı var." Dedi ve Ken'e sırtını dönerek, biraz yapmacık bir şekilde. Ken, durumdan hiç de memnun olmadan içini çekti. "Hemen onu arayayım." dedi uysalca ve odasına doğru yöneldi. Yemek odasında kalan ebeveynleri birbirlerine tuhaf bir ifadeyle baktılar. İkisi de tek kelime etmedi, ama durumdan oldukça şok oldukları belliydi. "Bu Steve gerçekten cesurmuş..." Chris açıkça belirtti. "Mmm..." Ken yatağına oturdu ve bir kez daha içini çekti. Bu konuşmanın hoş olmayacağını biliyordu, ama anne babasını dinlemeye ve kız arkadaşıyla konuşmaya karar verdi. Eğer kız arkadaşı hayır derse, Steve'e vicdan azabı duymadan başka bir yol bulması gerektiğini söyleyebilirdi. En azından kendi açısından, bu fikri hiç de reddetmemiş olması bile yeterli sayılabilirdi. RING RING "Selam yabancı." Telefondan sevgi dolu yumuşak bir ses geldi. "Merhaba, habersiz aradığım için özür dilerim." Ken tedirgin bir şekilde cevap verdi. O anda Ai'nin sesi endişeli bir hal aldı, bir şeylerin ters gittiğini anında anlayabilmişti. Kadın sezgisi ya da her neyse, oldukça çabuk fark etmişti. "Tamam, dökül bakalım." Buna rağmen, durumun çok ciddi olmadığını bildiği için rahatlamıştı. Ancak, ses tonu kısa sürede değişti. "Dur... Başka bir kadını baloya mı götürmek istiyorsun?" diye sordu, sesi buz gibiydi. "B-Bekle... Onu baloya götürmek istediğimi hiç söylemedim." Ken, durumunu açıklığa kavuşturmaya çalışırken sırtından soğuk terler aktığını hissetti. Ama şimdi düşündüğünde, kız arkadaşını resmi bir etkinliğe başka birini götürmek için aradığında ne tür bir tepki bekleyebilirdi ki? "Beni arayıp bunu sorman, sanki öyleymiş gibi geliyor. Onunla gitmek istemiyorsan, neden arkadaşını reddetmedin?" Ken bir kez daha soğuk mantığın yüzüne tokat gibi çarptı. Burnunun köprüsünü ovuşturdu ve kendine aynı soruyu sordu. Steve'i açıkça reddetmiş olsaydı, bu durum asla yaşanmazdı. "Ben... Sanırım sadece iyi bir arkadaş olmaya çalışıyordum." diye cevapladı Ken alçakgönüllü bir şekilde. "Evet! Ne harika bir arkadaşsın. O kadar harikasın ki, sırf o istedi diye kız arkadaşını aldatacaksın." Diye karşılık verdi, sözlerinden zehir damlıyordu. "Ai… Öyle değil. Bak..." BİP BİP BİP Ken kendini savunmaya çalışamadan telefon kesildi. Ai'nin, bu konudaki hiçbir mazereti dinlemek istemediği için telefonu kapattığı belliydi. Ken telefonunun ekranına baktı ve derin bir nefes aldı. Bu sefer gerçekten başını belaya sokmuştu. Uzun mesafeli bir ilişki yaşadıkları için işler zaten yeterince zordu. İlişkilerinin temelini oluşturan karşılıklı güven vardı, ama o bu kadar saçma bir şey sorarak bu güveni yerle bir etmişti. Şimdi düşününce, durum tersine dönseydi o nasıl hissederdi? Ai, kim olursa olsun başka bir erkekle yıl sonu dansına gitse, bunu kabul edebilir miydi? Ken'in zihninde, Ai ve Katsuya'nın resmi kıyafetlerle yan yana durdukları bir görüntü belirdi ve yüzünde derin bir kaş çatma belirdi. "Lanet olsun... Bunu nasıl düzeltebilirim?" diye düşündü, dişlerini sıkarak. Bir süre öfkeyle düşündükten sonra Ken bir şey buldu. Biraz manipülatif olduğu söylenebilirdi, ama o bunun gerçeklerden uzak olduğunu düşünmüyordu. Mesajlarını açan Ken, bir şeyler yazmaya başladı ve Sarah'ın fotoğrafını ekledikten sonra bir kez daha içini çekti. "Seni incittiğimi biliyorum Ai, ve gerçekten üzgünüm. Steph'in Steve'den bunu yapmasını istemesinin sebebi, Sarah'nın baloya gidecek kimsesi olmayacağından endişelenmesi olduğunu düşünüyorum. Bu, olanları düzeltmez, ama umarım bizim ilişkimizi ikinci plana atıp başka birinin duygularını öncelikli tuttuğum için beni affedebilirsin." Mesajı birkaç kez okudu, içten özür dilediğinden emin olmak için. Ken, Ai'nin onun sadece başka kadınların peşinden koşmak için bir bahane aradığını düşünmesini istemiyordu, bunun ilişkilerini etkilemesini de istemiyordu. Bir an tereddüt ettikten sonra Ken mesajı gönderdi ve yatağına uzandı. Bu sırada Japonya'da Ai sakinleşmek için elinden geleni yapıyordu. Kırılmıştı, ama aynı zamanda kızgındı. Ken'in böyle bir insan olacağını hiç düşünmemişti, ama görünüşe göre bu onun yanlış bir yargısıydı. BUZZ BUZZ Telefonuna baktı ve Ken'in adının çıktığını gördü. Ai alaycı bir şekilde telefonunu fırlatmak üzereydi, ama yanlışlıkla mesajı açtı. İlk gördüğü şey Sarah'ın fotoğrafıydı ve bu onu şaşırttı. Daha fazla bilgi almak isteyen Ai, fotoğrafa daha yakından bakmadan mesajı okudu. Sarah'ya bakarken anında empatik kalbi sızladı. Bir kadının balo gibi büyük bir etkinliği kaçırmak ya da tek başına gitmek zorunda kalması, onun kalbini sızlattı. Bir süre acı çekerek bir cevap yazdı ve gönderdi. Önceden olduğu gibi değil, sakin ve dudaklarında küçük bir gülümseme vardı. "Aptal..." diye mırıldandı, ama kalbi sıcak hissediyordu. BUZZ BUZZ Austin'de Ken aniden doğruldu ve hızla telefonuna uzandı. "Gidebilirsin. Sarah'a yaklaşma sakın - Seni seviyorum x" Birkaç kez gözlerini kırptıktan sonra gülümsedi. Ta ki Sarah ile baloya gitmesi gerektiğini fark edene kadar. "Lanet olsun! Hayır demeliydin..." Dramatik bir şekilde göğsünü tutarak ağladı. Bir kısmı Ai'nin reddettiğini herkese söylemek istiyordu, ama gelecekte Ai gelirse, yalanları sadece dramaya neden olacaktı. Ken içini çekerek yatağına uzandı ve tavana bakakaldı.