Bölüm 1108 : Rüya Görmüyorum, Değil mi?

"Teşekkür ederim," Lux genç bayanın kendisine ikram ettiği çayı kabul etti ve iki eliyle tuttu. Çay sıcaktı ve Yarı Elf'in kendini çok canlı hissetmesini sağladı. Daniel'in saldırısından sonra öldüğünü düşünmüştü. Ancak, hala rüya mı görüyor, arafta mı, yoksa bir illüzyonun içinde mi sıkışıp kalmış olduğunu bilmiyordu. Dünyaya geri dönmesinin imkânı yoktu ve içinde bulunduğu durum onu çaresiz hissettiriyordu. Belki de onun ne kadar kaybolmuş olduğunu gören genç bayan ona acımış ve onu dairesine davet etmişti. Yakışıklı genç adamın hafıza kaybına neden olan köpeğin suçu olduğu için, ona elinden gelen her şekilde yardım etmesi gerektiğini hissetti. Peanut, sahibinin ne düşündüğünden habersiz, tabağındaki köpek mamasını mutlu bir şekilde yiyordu. "Hiçbir şey hatırlamıyor musun?" diye sordu genç kadın. "Belki bir soyadın?" Lux başını salladı. "Bana Lux diyebilirsin. Sana nasıl hitap edeyim?" "Bana Lu... Lucy diyebilirsin," dedi Lucy. İkisi arasında garip bir sessizlik oldu. Lux, "Lucy"nin onu deli sanmasını istemediği için nasıl devam edeceğini bilmiyordu. Lucy ise, kendi yaşına yakın erkeklerle konuşma konusunda pek deneyimi yoktu. Liseye kadar kız okulunda okumuştu ve ancak şimdi karşı cinsten insanlarla konuşmaya başlamıştı. Aniden Lux konuşmaya başladı ve Lucy'nin kulakları dikildi. "Sana anlatacağım şey gerçek olabilir de olmayabilir de," dedi Lux. "İnanıp inanmamak sana kalmış." Lucy, yüzünde çok üzgün bir ifade olan yakışıklı genç adama baktı. "Birbirini çok seven iki kız kardeş vardı," dedi Lux yumuşak bir sesle. "İkisi de birçok menajer tarafından keşfedilmişti ve idol olmalarını umuyorlardı. İkisi de bu teklifleri reddetti, ta ki bir gün kız kardeşlerden biri hastalanana kadar. "Hastalığı basit bir hastalık değildi ve kısa sürede ameliyat olmazsa hayatta kalma şansı çok azdı. Bu nedenle abla, kız kardeşinin tedavisi için para kazanabilmek amacıyla idol olmaya karar verdi." Lux'un hikâyesini dinleyen Lucy, ellerinin titrediğini hissetti, çünkü bu hikâye geçmişte yaşadığı bir olaya çok benziyordu. Genç adamın hikâyesini henüz bitirmediğini bildiği için sessiz kaldı ve hikâyesini dinlemeye devam etti. "Hastanede yatan genç kız, kız kardeşinin yavaş yavaş popüler olmaya başlamasından çok mutluydu. Bu nedenle, ona elinden gelen her şekilde yardım etmeye karar verdi. Hiçbir yere gidemediği için bir hesap açtı ve ona Little_Falling_Star adını verdi." O anda, kırılma sesi Lux'un kulağına ulaştı ve başını kaldırmasına neden oldu. "Sen kimsin?!" diye sordu Lucy. "Bunu nereden bildin?! Kız kardeşimi tanıyor musun?! Cevap ver!" Lucy, Lux'a öfkeyle bakmasına rağmen, Yarı Elf sakinliğini koruyarak hikayesini anlatmaya devam etti. "Kız kardeşi internette onu eleştiren trollerle savaşarak ona yardım etmeye çalıştı. Ancak Little_Falling_Star iyi kalpli biriydi. Kız kardeşini hedef alanların nefretinden kolayca etkileniyordu ve ne yapacağını bilemiyordu. "Ta ki MoonKnight69 adında biriyle tanışana kadar. İkisi iyi arkadaş oldular ve birlikte yükselen idol Luna'yı korudular. Popüler idol yeterince para topladığında, bu parayı hemen kız kardeşi Aina Williams'ın ameliyatı için kullandı." "Lütfen... dur," dedi Lucy, gözyaşları akarken ellerini ağzına kapattı. Lux başını salladıktan sonra elini salladı. Yerdeki kırık cam parçaları birleşerek halıyı ıslatan çay izi bile kalmadan kayboldu. Lucy, ağlarken buna dikkat edemeyecek kadar perişan bir haldeydi. Onu kucaklamak istedi, ama bunu yapamayacağını biliyordu. Birkaç dakika geçti, Lucy sonunda kendini toparlayıp oturdu ve kızarmış gözlerle misafirine baktı. "Sen kimsin?" diye sordu Lucy. "Kız kardeşim hakkında nasıl bilgi edindin?" "Ben MoonKnight69," diye cevapladı Lux. "Ve buradan çok uzak bir dünyadan geldim." Lux parmağını şıklattı ve elementler bir araya gelerek Dünya'ya benzeyen mavi bir dünya oluşturdu. Genç kadın, önünde duran dünyaya inanamadan baktı. Hatta gerçek olup olmadığını kontrol etmek için elini uzattı. Toprağa dokundu ve toprak gibi hissetti. Denize dokundu ve gerçekten suyla ıslaktı. Sonra dünya çöktü ve yeniden şekillendi. Bu sefer, Lucy'ye bakarak ona gülümseyen, bebek gibi güzel bir kızın portresi oluştu. Lucy, gözlerinden yaşlar akmak üzereyken ağzını kapattı. Önündeki farklı unsurlardan oluşan portre, kız kardeşinin daha genç bir versiyonuna çok benziyordu. Lucy rüya görüp görmediğini bilmiyordu, ama gördüğü her şey o kadar inanılmazdı ki, bunu ancak bir rüya mümkün kılabilirdi. "Luna," dedi Lux, yüzünde nazik bir ifadeyle. "İnanmayabilirsin, ama kız kardeşin şu anda benimle aynı dünyada yaşıyor. Uzakta olmasına rağmen, hala seni düşünüyor." Yarı Elf elini kaldırdı ve Aina'nın portresi kayboldu. "Kız kardeşin hakkında daha fazla hikaye duymak ister misin?" diye sordu Lux. Luna hemen cevap vermedi. Bunun yerine kendini çimdikledi ve yüzü acıdan buruştu. "Rüya görmüyorum, değil mi?" diye sordu Luna. "Aslında ben de sana aynı soruyu sormak istiyorum," diye cevapladı Lux. "Rüya mı görüyorum? Çünkü benim burada, Dünya'da olmam imkansız." O anda Luna'nın telefonu çaldı ve konuşmalarını böldü. "Alo?" Luna telefonu açarak dedi. "Luna, neredesin? Bir sonraki projen hakkında konuşmak istiyorum." "Üzgünüm, menajerim," diye cevapladı Luna. "Lütfen şimdilik iptal et. Bir hafta izin almak istiyorum. O süre boyunca rahatsız edilmek istemiyorum." "Ne? Bu proje senin hep istediğin projeydi. Nasıl ol..." Luna kararlı bir şekilde telefonu kapattı ve telefonunu kapattı. Şu anda, Lux'un söyleyeceklerini dinlemekten daha önemli bir şey yoktu. Onun sözlerini ve sihrini inanılmaz bulsa da, şimdilik kabul etmeye ve kız kardeşi hakkında hikayeler dinlemeye karar verdi. Kız kardeşinin ölümü ona sonsuz bir keder ve acı vermişti. Aina'nın ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen, onu hala unutamamıştı. Luna kız kardeşini çok seviyordu ve hatta öbür dünyada da kız kardeş olabilmeleri için dua ediyordu. "İkimiz de rüya görüyor muyuz bilmiyorum," dedi Luna bir dakikalık sessizliğin ardından. "Ama kız kardeşim hakkında daha fazla şey duymak istiyorum. Lütfen, bildiğin her şeyi anlat bana." Yarı Elf başını salladı ve hikâyesine başladı. Bu hikaye, popüler idolün kariyerinin son üç yılında elde etmek istediği Büyük Proje'yi bir an için unutturdu.