Bölüm 281 : Bu yeteneği kullanarak Nux bizimle birlikte savaşabilir.

" Şu anda Royce, yüzünde somurtkan bir ifadeyle yemek masasının önünde oturuyordu. Sessizce yemek yiyen Felberta'ya bir göz attı, sonra gözleri aynı şeyi yapan Nux'a takıldı. Bayan Edda da onların yanında durmuş sessizce yemek yiyordu. Skyla ve Lane arkalarında hareketsizce duruyorlardı. Ve yemek masasında oturan başka bir kadın daha vardı. Normalde bu garip bir durum olmazdı, Royce daha önce de misafirlerin onları ziyaret edip onlarla akşam yemeği yediğini görmüştü. Ancak bugün, yemek masasının etrafındaki hava tuhaftı. Sessizdi. Çok sessizdi. İlk selamlaşmalardan sonra, duyduğu tek ses çatal bıçakların birbirine değmesi sesiydi, başka hiçbir şey yoktu. Genelde misafirle akşam yemeği normalden daha enerjik geçerdi, ancak Royce enerjinin azaldığını ve normalden daha düşük olduğunu hissedebiliyordu. "Haahh..." Sonunda Royce bunu görmezden gelmeye karar verdi ve yemeğe odaklandı. Yetişkinler ondan farklı düşünüyor gibi görünüyordu. Onları anlamaya çalışmamalıydı. Bunu düşünerek, Royce olan biten her şeyi görmezden geldi ve yemeğe devam etti. "Bu harika bir yetenek." Thyra heyecanlı bir ifadeyle mırıldandı. Evet, Nux ve diğerleri Harem Seal'ın telepatik bağlantısını kullanarak birbirleriyle konuşuyorlardı, bu yüzden yemek odası bu kadar sessizdi. Şu anda Nux, edindiği yeni yetenek hakkında konuşuyordu. "Gerçekten harika bir yetenek, artık Nux'u beklemek zorunda değiliz, tek yapmamız gereken onu çağırmak ve o da yanımızda beliriyor. Fufufufu~" Edda onaylayarak başını salladı. "Benim bahsettiğim şey o değil, seni sapık." Thyra karşılık verdi. "Ha? Ne? Nux'un istediğin zaman sana gelmesini istemiyor musun?" diye sordu Edda. "B-Benim bahsettiğim bu değil. Demek istediğim, bu yetenek daha iyi bir şekilde kullanılabilir." Thyra cevapladı. "Tsk Tsk, şu anda böyle davranıyorsun, ama eminim bu yeteneği hepimizden en çok kötüye kullanan sen olacaksın." Edda burun kıvırdı. "Sessizlik, eğitim, artış." Cevap olarak Thyra sadece 3 kelime söyledi ve Edda sessizleşti. Thyra herkesin arasında en güçlüsüydü ve herkese öğreten de oydu. Burada güç ondaydı. "Bahsettiğin bu daha iyi yol nedir?" Felberta meraklı bir ses tonuyla sordu. "Bu yeteneği kullanarak Nux bizimle birlikte savaşabilir." Thyra mırıldandı. "Ha?" Tüm kadınlar kaşlarını çattı. Nux düşünmeye başladı ve başını salladı, Thyra'nın neden bahsettiğini az çok anlamıştı. "Bu telepatik bağlantımız olduğu için, biraz eğitimden sonra savaş alanına girersek koordinasyonumuz zaten en iyi seviyede olacaktır. Buna yeni teleport yeteneğini de eklersek, tehlikeli bir güç haline geliriz." Thyra konuşmaya başladı, o kadar heyecanlı görünüyordu ki, yemek yerken gözleri parlamaya başladı, bu da Royce'un onun tuhaf bir kadın olduğunu düşünmesine neden oldu. Tabii ki Thyra, Royce'un ne düşündüğünü umursamıyordu, hatta onun kendisine baktığını bile fark etmemişti, bu yeni yetenek konusunda çok heyecanlıydı ve devam etti "Düşünsene, biz 7 kadın ve Nux, birçok düşmana karşı bir grup olarak birlikte savaşıyoruz. Düşmanlar bir sonraki hamlede sizi yeneceklerini düşünüyorlar, ancak aniden Nux yanımızda beliriyor ve düşmanın kafasını kesiyor. Ya da aniden, Nux'un grubumuzun merkezi olduğunu bilen düşman, onu kuşatmaya karar verir ve bizi görmezden gelir, sonra aniden kuşatmadan kaybolur ve düşmanları arkadan öldürmeye ve saldırmaya başlar. Sekizimiz birlikte savaşırsak, hiçbir zayıflığı olmayan, tamamen yenilmez bir takım oluruz." Thyra açıkladı ve diğer kadınların gözleri parladı. Bu gerçekten... Romantik. Nux ile birlikte savaşmak bir rüyanın gerçekleşmesi olurdu. Nux bile Thyra'nın söylediklerini düşündüğünde şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Gerçekten de oldukça ölümcül bir teknik gibi görünüyordu. Herkes bunu düşünürken, Royce kaşlarını çattı. "Benim bilmediğim bir şey mi var?" diye düşündü içinden. Thyra adındaki o kadının tek başına garip davranması sorun değildi, ancak yemek yiyen ve servis yapan tüm insanlar öyle davranıyorsa... O zaman garip olan kendisiydi, değil mi? "Bu, genellikle yalnız kaldığım ve fazla konuşmadığım için mi?" Royce kendinden şüphe etmeye başladı. "Katılıyorum." Aniden, Nux ve diğerleri Amaya'nın sesini duydular. "Thyra haklı, bu gerçekten çok güçlü bir yetenek. Thyra'nın dediği gibi kullanabiliriz." "Ama çok fazla teleport yaparsam, bir saat önce olduğu gibi başım ağrımaya başlar, bu savaşta dezavantaj olmaz mı?" Nux sordu. "Elbette hiç pratik yapmadan savaşmayacağız. Baş ağrın büyük olasılıkla beyninin bu kadar çok kez hızlı çevre değişikliklerine uyum sağlayamaması yüzünden oldu, bence sadece biraz antrenman yaparsan bu yeteneği sorunsuzca kullanabileceksin." Thyra mırıldandı. "Evet, merak etme, ben zaten bir antrenman planı hazırladım." Amaya gülümsedi. "Ne planı?" diye sordu Nux. "Top yakalama." Amaya cevapladı. "Ha? O çocukların oynadığı bir oyun değil mi?" Skyla kaşlarını çatarak sordu. "Evet, Nux ile birlikte beşiniz varsınız. Beşinizin tek yapması gereken bir daire oluşturmak, Nux dairenin ortasında durur, sonra beşiniz birbirinize top atmaya çalışırsınız ve Nux yeteneğini kullanarak yanınıza gelip sizi korur ve topu yakalar." "Bu iyi bir antrenman yöntemi, katılıyorum." Thyra başını salladı. "Hehe~ Nux bizi koruyacak mı? Ben de katılıyorum~" Skyla kıkırdadı. "Hmph! Bu sadece antrenmandan ibaret, tamam mı? Garip davranmayın." Amaya burnunu çektirdi. Gözlerinde kıskançlığı açıkça görülüyordu. "Hehe~" Skyla tekrar güldü ve Amaya burnunu çektirdi. Plan yapıldığında, sekiz kişi konuşmaya devam etti. Akşam yemeği bittiğinde, Nux Amaya'nın odasına geldi ve onunla bir kez daha mutlu bir vakit geçirdi. Sonraki bir hafta boyunca Nux sadece iki şey yaptı: kadınlarıyla vakit geçirmek ve yeni yeteneğini geliştirmek. Thyra ile de antrenman yapmak istedi, ancak kadın başını salladı. Bu yetenek şu anda çok daha önemliydi. Sonuçta, güçlenmek için korkutucu derecede hızlı bir yoldu. Böylece bir hafta geçti ve Nux'un tatili sona erdi.