Bölüm 243 : Trakius ile konuş

Michael, Rebornianların yeni mağazadaki işleri halletmelerine izin verip, Sihirli Kule'yi aramak için şehre doğru yola çıktı. Bu çok da zor değildi, çünkü tek yapması gereken yukarı bakmaktı ve gökyüzüne uzanan kuleyi görebiliyordu. Tabanına ulaştığında, kulenin tamamının yapıldığı garip siyah malzemeyi gördü. Her şey Kingsbridge Şehrindeki kuleyle neredeyse aynıydı. Buradaki kule su manası açısından daha zengindi, ama hepsi bu kadardı. Girişi, doğrudan içeriye açılan bir portal olan büyük bir kemerli yapıydı. Dönen yeşil sıvının içinden geçti. Ve geçerken, bu portalın büyülü yapısının mezarda geldiği cep boyutuna benzediğini fark etti. Bu çok daha sofistikeydi, mana ve egzotik malzemelerin karmaşık bir şekilde iç içe geçmesiyle oluşturulmuştu, mezardakiyse çok daha kaba bir yapıdaydı. Tabii ki, portaldan öğrenebileceği her şeyi emdi. Portaldan adımını attığında, kendini büyük kubbeli bir odaya açılan kulenin içinde buldu. Elinde kitaplarla dolaşan büyücüler ve sihirbazlar vardı, yaptıkları işe o kadar dalmışlardı ki ona bakmaya bile vakit bulamıyorlardı. Cüppeler ve koni şapkalar giymişlerdi, bazılarının kumaşına bile büyülü büyüler dokunmuştu. Bunun muhtemelen sihirli güçlerini artırmaya yardımcı olduğunu fark etti, ama sadece çok az. Mithril Artefaktı gibi bir kova suya karşı tek bir damla gibiydi. Koridorlarda yürürken, hareket eden tabloların kendisiyle veya yanlarından geçen diğer büyücülerle konuşduğunu gördü. Artık büyü konusunda biraz daha yetkin olan Michael, bunun arkasındaki tüm büyülü yapıyı görebiliyordu. Resimdeki figürlerin gerçek insanlar gibi hareket etmesini sağlayan, iç içe geçmiş karmaşık büyü teorileri içeriyordu. Ancak vücutlarında Işık manası görmediğinden, bunların canlı varlıklar olmadığını biliyordu. Onlar, önceki hayatındaki robot animatroniklere daha çok benziyorlardı. Gerçek insanlar gibi hareket etseler de, bunu sadece programlandıkları için yapıyorlardı. Hmm... belki bu bir reklam panosu için iyi olabilir, diye düşündü Michael. Sihirli Kule'nin birinci katını keşfettikten sonra, kendisine oldukça tanıdık gelen bir koridora rastladı. Koridoru takip etti ve bir kütüphaneye ulaştı. Ve uzaktan bile, içeriden yankılanan tanıdık tahta tıklama ve takırtı seslerini duyabiliyordu. Michael yaklaşınca, kare masaların üzerinde tahta tahtalar bulunan ve birbirlerine karşı oturan büyücülerle dolu kütüphaneyi gördü. Reborn Satranç oynuyorlardı! Bu, onun için nostaljik bir manzaraydı, çünkü mistik sanatların büyülerinin çoğunu burada öğrenmişti. Reborn Satranç'ı yaratanın kendisi olduğunu asla tahmin edemeyecek, masum büyücülere karşı aceleyle kazanmak zorundaydı. "Seberus'la bu şekilde tanıştığını duydum," dedi Trakius, Michael'ın yanında belirerek. "Evet. Nasıl olduğunu anlattı mı?" "Evet. Haha, bunca zaman sonra hala kızgın. Bana ve konuşabildiği herkese Reborn Chess'te seninle asla savaşmamamız gerektiğini, yoksa tüm onurumuzu kaybedeceğimizi söyleyip duruyor." "Yazık. Sana bir oyun teklif etmeyi planlıyordum," dedi Michael, beyaz sakallı yaşlı adamı hatırlayarak gülerek. "Oynayabiliriz, ama bahis yok haha. Seberus gibi olmak istemem." Michael ve Kule Ustası, aşağıdaki masalardan birine oturdular ve oynayan büyücüler ve sihirbazların dikkatini çektiler. "Vay canına... Kule Efendisi mi oynuyor? O çocuk kim?" "Bu zorbalık değil mi? Bir çocukla dövüşmek adil değil, Kule Efendisi." Trakius, meslektaşlarının sözlerini duyunca sadece güldü. "Bu adamın kim olduğunu bilmiyor musunuz?" diye sordu onlara. Sonra tahtalardan birini alıp ters çevirdi ve ortasına kazınmış basit ama heybetli bir "R" sembolü ortaya çıktı. Reborn Şirketi. Çoğu büyücü, bu ismi sadece her gün oynadıkları satranç tahtalarından biliyordu. Ve bu büyücüler, kesinlikle gerekli olmadıkça kulelerinden hiç çıkmayan münzevi kişiler oldukları için, bunun dışında onlar hakkında pek bir şey duymamışlardı. "O, Reborn'un sahibi," diye açıkladı Trakius. Büyücüler ve sihirbazlar Michael'a tekrar baktılar, yüzlerinde inanamama ifadesi belirdi. Bu oyunun yaratıcısının, Kule Efendisi kadar yaşlı ve bilge biri olduğunu sanıyorlardı, ama meğer on bir yaşındaki bir çocuğun eseriymiş. "Olamaz..." Michael oyunu başlatarak piyonunu iki kare ileriye taşıdı. "Yeni mağazan gerçekten görülmeye değer. Biz bile hazırlıksız yakalandık," dedi Kule Efendisi, Michael'ın hamlesini taklit ederek. "Tabii ki, hepsi bizim özel ürünlerimizin ve biraz da sihrin yardımıyla oldu," diye cevapladı Michael, atını hareket ettirerek. "Birçok şirket kapımızı çalıyor ve inşaatla bir ilgimiz olup olmadığını soruyor. O kadar hızlı taşın inşa edilebileceğine inanmıyorlar. Tabii ki hayır dedik. Sihirli Kulemiz ticaret ve iş konularında tarafsızlığını korumaktadır." "Sana inandılar mı?" diye sordu Michael, bir piyonunu ele geçirerek. "Çoğu inandı. Ama bir grup oldukça ısrarcıydı. Angora City'deki en büyük rakibin olduğu için onları muhtemelen tanıyorsundur." Michael, Trakius'a baktı. "HammerStone şirketi," diye tahmin etti. "Evet. Hephaestus holdinginin alt şirketi oldukları için, etkilerini savuşturmak oldukça zordu. Kendi bölgelerinde benzer bir mağaza inşa etmemiz için bize çok para ödemeye hazırlar. Ama onlara, dünyadaki tüm parayı verseler bile bu konuda yardımcı olamayacağımızı söyledik," diye cevapladı Trakius, kraliçesini daha avantajlı bir konuma getirerek. "Şehirde hakim şirket olmak için oldukça agresif davrandıklarını fark ettim. Neden böyle?" diye sordu Michael merakla. Trakius elini salladı ve etraflarına basit bir [Sessizlik] büyüsü yaparak izleyicilerin sonraki sözlerini duymamasını sağladı. "Çünkü şehirde tekel oluşturmayı planlıyorlar," diye açıkladı Trakius. "Metal ile ilgili her şeyin tek tedarikçisi olmak istiyorlar. Böylece HammerStone'un sahibi rekabette daha avantajlı konuma geçecek." Michael kaşlarını kaldırdı. "Ne rekabetinde?" "Queens bölgesinde şu anda bir rekabet var. Angora City, bölgenin merkezinden çok uzakta olduğu için bunun etkilerini hissetmiyor, ama kaçınılmaz olarak bu rekabete dahil olacağız. HammerStone şirketi gibi holdinglerin alt şirketleri, daha fazla para ve bölge kazanmak için giderek daha hızlı hareket ediyor. Kendi Altın Yollarını yapmayı planladıklarını duydum."